31 Aralık 2011

26 Aralık 2011

Trafik Oyun Halısı

Ege'nin arabalara olan ilgisi ve her bulduğu çizgiyi yol yapıp üzerinde araba sürmesiyle bu trafik halısını yapmaya karar verdim. Becerebilecek miyim diye biraz şüpheliydim ama Ege'nin güzel annesi Gamze "yaparsın" diye cesaret verince başladım kafamdakini kağıda çizmeye. Çizerken Ege ne yaptığımı sordu,anlattım. Hemen halının üzerinde istediklerini söyledi.



Yolun üzerinde köprü olsun, arabalarım üzerinden geçsin dedi,





Tüneli olsun arabalarım içinden geçsin dedi,




Garaj yeri olsun, arabalarımı park edebileyim dedi,





Benzin istasyonu olsun dedi,





Turuncu ev bizim, sarı ev babaannemin olsun dedi,





Ananemin evi büyük olsun dedi,





Salıncak ve kaydırak olsun dedi,











 hepsini yapınca işte ortaya bu çıktı





 Görünce inanılmaz sevindi, çok mutlu oldu.





Yapalı neredeyse bir ay olacak ve hala sıkılmadan saatlerce üzerinde oynuyor.




Keçe ile ilk defa bir şey yaptım ve çok keyif aldım. Eksiklerim var biliyorum ama insanın  el emeğiyle çocuğuna bir şeyler yapmasının mutluluğu tarif edilemez. 
Ege'de halıya olan ilgisiyle emeğimin boşa çıkmadığını gösterdi ya değmeyin keyfime :)

Unutulmaz Diyaloglar (2)

Ege : Anne, babam işe gitti dimi?
Elif :  Evet aşkım işe gitti
Ege : Bende büyüyünce baba olacağım, işe gideceğim
Elif :  Evet sende büyünce baba olacaksın ve işe gideceksin
Ege : Peki benim çocuklarım kim olacak söylermisin bana hıı hadi söyle !



(Oyun oynuyoruz. Ben bebek olacakmışım, oda annem)
Ege : Bebeğim hadi ağla
Elif : ınga ınga ınga ınga
Ege : Neden ağlıyorsun bebeğim (bu sırada beni kucağına yatırıyor ve sarılıyor)
Elif : ınga ınga ınga
Ege: Bebeğim neden ağlıyorsun dedim sana
Elif : ınga ınga ınga
Ege: Aaaa yeter artık ağlama (der ve ağzımı kapatır.Bir kardeşi olsa sonumuz açıkça ortada)


Gazman yine gaz çıkarmaktadır
Elif : Bir ses duydum sanki biri "pırt" yaptı. Yoksa senmi yaptın
Ege : Hayır ben yapmadım
Elif: Ama ses yakınlardan geldi
Ege: Üst kattan geldi anne, ben yapmadım

18 Aralık 2011

Can Sıkıntısından Ortaya Çıkanlar


Gündüz hava yağmurlu olunca canımız dışarıya çıkmak istemedi.
Evde oturunca da zaman geçmek bilmedi.
Ne yapsak diye düşünürken  nette  bu siteyi  buldum.
Atılmak üzere olan tuvalet kağıdı rulolarını hemen meydana çıkardım.








Boya ve fırçaları gören cüce hemen oturdu masanın başına.
















Pembe tacı teyzesine hediye edecekmiş. Kızlar prenses, erkekler prens olurmuş.













İşte buda benim prensim :)

15 Aralık 2011

Yılbaşı Ağacımızı Süsledik

Yılın son haftalarını çok seviyorum. Sokaklar, avm'ler her yer ışıl ışıl oluyor. Hele ki avm'lerde süslenen o kocaman ağaçları görüp coşmamak elde değil.

Yıllarca ağaç süslemeye özenip nedendir bilinmez hep vazgeçmişimdir. Geçen sene almaya niyet edip Ege daha anlamaz, ağacı devirir diye vazgeçmiştim.



Avm'de bu ağacın etrafında defalarca koşup çok beğendiğini söyleyen cüceye küçük bir ağaç alıp,süsleyeceğimize söz verdim.


 
Geçtiğimiz hafta sonu  Ege ve İnanç evde oyuna dalmışken bir koşu ikea'ya gidip ağacı alıp geldim.. Ege görünce acayip sevindi ve hemen süslemeye başladı.


Bir dala 3-4 top aynı anda taktı ama olsun :)



Işıklarını da takınca ağacımız pencerenin önünde yerini aldı.




13 Aralık 2011

Mim

Nil'im beni mimlemiş. İlk defa mimleniyorum.  
Heyecanlıyım,mutluyum, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.



 Hakkımızda 7 gerçeği paylaşıyormuşuz.


** Çok kararsız bir insanım.
Karar vermek benim için çok uzun ve yorucu bir iştir. Çok beğendiğim bir şeyi ilk girdiğim dükkandan asla almam.İlla çarşı veya avm'nin tüm dükkanları gezilecek,daha güzeli varmı diye araştırılacak ve sonra karar verip alınacak.


** Saçlarım kirliyken asla dışarıya çıkmam.
Yazın sorun değilde kışın çok soğuk havalarda anneme dert olur bu.  "Yıkanıp çıkıyorsun, zature olacaksın" der her seferinde ama ben iki elim kanda olsa o saçları yıkar ve yoluma devam ederim. Öyle ki akşam spora gideceğim saçlar kirli, hemen yıkarım saçları öyle giderim. Eve geldiğimde terlediğim için tekrar banyoya girerim


**  Kaç senedir araba kullanıyorum ama yer bulma konusunda berbatım.  Tek başına Urla'ya git  deseler kesin kaybolurum.


** Hırsız fobisi vardır bende.
Dış kapının kilitli olduğunu kontrol etmeden  yatağa girmem. Yatak odasının kapısını kilitlemeden asla uyuyamam. Seneler öncesinde yakın arkadaşımın evine mutfak balkonuna tırmanarak hırsız girmiş,  , mutfağın odalara açılan kapısı  kilitli olduğu için bir şey alamadan çıkmıştı. Bunu duyduğum günden beri yatak odasının kapısı kilitlerim. Hani aklımca hırsız eve girerse girsin,ne alırsa alsın ama bizim olduğumuz odaya dokunmasın..


**  Kakalama uzmanıyım.
Sebzeyi sevmeyen oğluma çorbanın içinde her türlü sebzeyi yediririm. Kendi kafamda haftalık yemesi gereken sebzelerin listesini çıkarırım,pazara gidip alışverişimi yaparım ve umumiyetle her çorbaya enjekte ederim.

**  Yıllardır saçlarıma röfle yaptırırım ama dipleri en az 5 parmak çıkasıya kadar röflemi tazelettirmem. "Aaaa diplerin çok uzamış,röfle zamanın gelmiş" diyen arkadaşlarıma hiç kulak asmam. Kuaförde geçirdiğim zaman çok sıkıcı geliyor.

** Bilmediğim bir yerde yemek yemem. Çok mecbur kalıp yemişsem de "eti nasıldı, acaba zehirlenirmiyim" diye kafamda sorular sorulmaya başlar.

Benden bu kadar..
Hala paylaşmadıysanız hakkınızdaki gerçekleri buyrun o zaman...

7 Aralık 2011

Unutulmaz Diyaloglar (1)

**  Uyku saati gelen cüceyi yatağa sokmak için mücadele başlar
Elif : Hadi yatalım bebeğim, çok geç oldu
Ege: Hayır ben uyumayı sevmem
Elif : Ama uyumazsan büyüyemezsin ki
Ege : Büyümek istemiyorum, sen bana hep "bebeğim" de
  



**  Nil'lere gittik çocuklarının hepsinin elinde topitop var.

Nil : Ege'cim sende istermisin şeker
Ege: "Hayır ben istemiyorum, şeker yersem boğazlarım çürür dedi ve şekeri almadı.
Yaklaşık bir saat sonunda dayanamadı ve şekerle kendini bütünleştirdi.



**   Adaşı Ege ve Özlem ile buluşacağız. Buluşacağımız yere geldik, arabanın içinde gelmelerini bekliyoruz. Adaş, annesiyle birlikte  kahkalar atarak geliyor. Arabaya bindiler. Adaş Ege hala kahkaha atmaya devam ediyor.
 Bizimki adaşa dönüp,
Komik olan nedir söylermisin ? 

28 Kasım 2011

Dedemin İnsanları


Daha Babam ve Oğlum filminde akan göz yaşlarım kuramamıştı ki Çağan Irmak yeni filmiyle yine gülümseterek ağlatmayı başardı bu akşam.

Çağan Irmak kendi hayatından ve ailesinden yola çıkarak yazmış senaryoyu.

Küçük bir Ege kasabasında yaşayan Girit göçmeni bir ailenin hikayesi bu sefer. Bir çocuğun gözünden 70'lerin sonuyla 80'lerin başı anlatıyor filmde.

Anlatırken duygu sömürüsü yapılmamış filmde,en çok da bu hoşuma gitti.

Çetin Tekindor ve Hümeyra yine filmin ana direği olmuş. Hayranlıkla izledim.

İnanç, benden çok ağladı filmde.
"Bir daha Çağan Irmak filmine gitmem" dedi.

Ama ben, kesinlikle bir kaçamak yapıp seyretmenizi tavsiye ederim.

25 Kasım 2011

Bu Aralar


EgE, bu aralar taktı soyuna, sopuna :)
Sürekli sorular soruyor.

Bu kim?
Annesi kim?
Dedesi kim?
Kardeşi kim?
........
gibi sorular sıkça sorulur oldu.





Sen benim canım annemsin, ben senin oğlunum.

Ananem, senin annen
Babaannem, babamın annesi
Dedem, babamın babası
Teyzem, senin kardeşin
Amcam, babamın kardeşi....  şeklinde örnekler uzamaya devam ediyor.

Bide inanılmaz yağcı bir çocuk olmaya başladı. Çıkarı için yapamayacağı şey yok gibi.
 Anane ve teyzeyle dışarıda buluştuk, işlerimizi hallettik arabaya biniyoruz. Ayrılık saatinin yaklaştığını anlayan cüce başlıyor serenad'a ;
"Anane ben seni çok özledim, o yüzden sen bizde kal. Akşam olunca yatarsın,sabah güneş doğar, ben seni öper uyandırırım sen çok sevinirsin" diye bir cümle ile ananenin kalbini oracıkta alıveriyor. E kim olsa hayır diyemez bu teklife.

Son zamanlarda sayılara olan ilgisi arttı. Aralarda takılsa da 20'ye kadar sayabiliyor (hıı hıı evet boncuklu kendisi)
Asansörde çıkacağımız yada ineceğimiz kata basmak kendisinin görevi. Sıkıyorsa elini sayılara uzat. Dünyayı dar ediyor insana.

İşaret parmaklarını uzatıp,
"Birin yanına bir gelirse kaç olur" hemen arkasından "11 olur" cevabı geliyor.
"Birin yanına üç gelirse kaç olur" 13 diye hemen ekliyor bilmiş cüce.




Bu aralar ben, bunlarla uğraşıyorum





to be continued ...

10 Kasım 2011

Tay Park

"Tatilin son günü, güneş süper " deyip attık kendimizi yollara. Burnumuzun dibinde olup "bir gün gitsek ya " dediğimiz ve hep ertelediğimiz Tay Park'a çevirdik direksiyonu. İyi ki de çevirmişiz. Yemyeşil bir alan. Kesinlikle çocuklu ailelere hitap eden bir yer.


Kapıda çok güzel bir at arabası sizi karşılıyor



rengarenk çiçekler insanı keyiflendiriyor




Park, süper !





Servisi pek mükemmel olmasa da kafeteryası mevcut




ipini koparmışçasına koşturmak için kocaman yemyeşil bir alanı var




 Kamerun koyunu ve cüce keçi

pony atlara dokunmak çok keyifli



pony'e binmenin mutluluğu

(2-13 yaş arası 50 kg. aşamayan çocukların ücretsiz tur atma imkanı var)


Güzel günün ardından minicik ellerin uzattığı bu çiçekler doğum günümü daha da güzel hale getirdi.




Taş plak'da fasıl eşliğinde yenen akşam yemeği paha biçilemezdi :)



6 Kasım 2011

Bugün Bayram

"Bugün bayram" diye erkenden fırladı yataktan bizim cüce.
Bayram ne demek diyince "şeker toplamak" diyip arabalarıyla hasret gidermek için çoktan odasına geçmişti bile.
Bayrama özel kıyafet almamıştım ama hiç giyilmeyen Selma halasının hediye ettiği  gömlek ve pantolona kazak kombinleyip çıktık evden.
Aslında her bayram keşkek ve çörek yemek için babaanneye giderdik ama onların memlekete gidişi bu geleneği "bir daha ki sefere" demek zorunda bıraktı.
                                                  

          Arabaya binmeden önce havanın güzel olması enerjisini arttırdı. 
Koştukça koştu.



    
           Parktan çiçekleri toplayıp

                                                                                                                heyecanla verdi


İtirazlarıma rağmen her gittiği yerde şeker ve tatlı yedi. "şimdi nereye gideceğiz", "neden" soruları eşliğinde günü bitirdik
Dönüş yolunda ananesine "hep hep senin evinde kalalım" diye yerini garantiledi. Teyze'sine kahvaltıda yiyeceği krepin siparişini verip ananesine sarılıp uyudu.

Gezmekten yorgun ama gördüğü ilgiden memnun bir bayram günü geçirdi.





Hepinize Mutlu Bayramlar :)







23 Ekim 2011

Geçen Hafta

Zor bir haftaydı bizimkisi...

Geçtiğim cumartesi "hastalık" kapımızı çaldı. Hava azıcık soğudu ya gelmemesi beklenilemezdi tabii..
"Boğazlarım acıyor, nefes alamıyorum" sinyalleriyle evde alarm verildi. Boğazlar kıpkırmızı !


Doktora gitmek için Pazartesiyi beklemek bu halde imkansız olacaktı. İlk defa doktora sormadan antibiyotik'e başladık. Çünkü Dr.Lerzan asla kültür almadan antibiyotik vermezdi.

Pazar günü kafasını hiç kaldırmadan yattı. Hiçbir şey yemek istemedi. Onu yataktan kaldıran tek şey akşam yemeği için masaya gelen balık kokusu oldu. "Ben balık severim" diyip kuruldu masaya. 3-4 balık yedi ve tekrar yattı.


Halsizliğe birde öksürük eklendi. Evde bulunan öksürük şurubu girdi hemen devreye. Bal + zencefil karışımını kaşık kaşık yedi.

 "Çocuğumun hasta olduğuna değilde, huyunun değiştiğine yanarım" demişler ya, bunu kim söylediyse çok doğru söylemiş. Resmen her şeye ağlayıp bağıran,sinirlenen bir çocuk çıktı ortaya. Sinirler biraz gerildi.

İstekler, itirazlar arttı, arttı, arttı.....


Bunun gibi diaolaglar çokça yaşandı.
EgE : Su verirmisin ?
(Yataktayız, başucumuzda her iki tarafta da bir bardak su var)
Elif:   Al canım
EgE : Hayır senin orda ki su değil
Elif:    Nerde ki su?
EgE:   Babamın ordaki su
Baba: Al babacım iç
EgE:  Hayır sen verme,senin ordaki suyu annem versin
Elif :  Al aşkım iç
EgE:  Hayır su istemiyorum

Neyse ki ilaçlar işe yaradı ve öksürük çok azaldı.

Haftanın yorgunluğunu ve sıkıntısını CAN'larla tokuşturulan kadehler giderdi  :)

Biliyorum hastalıklar hayatımızda hep olacak ama keşke daha az yıpratsa olmazmı ki ?

14 Ekim 2011

Boşvergiller



Bizim evde bir şey bozuldu mu,  o şey sanki  hiç yokmuş gibi davranırız.






Hemen örneklerle anlatmaya başlayım. Örneklerle diyorum bizde örnek bir değil çünkü.

 Şöyle ki ;

Üst katta ki komşumuzun banyosuna su basar ve sular bizim banyonun tavanını mahveder. Büyük bir hızla üst kata çıkıp, olayı anlatırız. Kendimiz evde  bozulan şeylere hemen çözüm bulduğumuz için (yalan külliyen yalan) komşumuzdan da aynı hassasiyeti gösterip,çözüm bulunması isteriz. Komşu olaya hemen el atar ve banyosunda ki sorunu çözer. Tamam artık olay burda bizim için bitmiştir. Banyonun türkiye haritasına dönen tavanını benimsemek fazla zamanımızı almaz. Görüntü bizi hiç ama hiç rahatsız etmez.

Yine örneklemeye banyodan devam edeceğim.

Aslında yıllardır bizim evde su tesisatında sorunlar var. Biz değil yıllar önce gelen bir tesisatçı  söyledi bunu. Komple tüm tesisatın değişmesi gerektiğini anlattı ve gitti. Biz ne yaptık?? Nasılolsa bir kaç sene sonra tadilat yapacağımızı, tadilat sırasında tüm tesisatın değişmesine karar verdik. Karar verdik vermesine de uyguladık mı??? Tabiy ki hayır..

Geçen seneye kadar küçük banyo da (görende evde 5 banyo var zanneder,evimizin en lüks şeyi yatak odasında banyo olması) yıkanırdık. Bir süre sonra musluğa sıcak su gelmemesiyle hooop büyük banyoya geçiş yaptık. Sanki o banyo hiç olmamıştı ,biz orda hiç yıkanmamıştık. Neyse ki birgün sular kesilmiş, hızla gelen su sayesinde sıcak su musluğu açılmış, olay kendi kendine düzelmişti.

Örnekler hep banyodan gidiyor ama banyo askımız EgE'nin şiddetine maruz kalıp duvardan düşmüştü. Şimdi duvarda koca bir delik, kapının kulbuna tutturulmuş havlu ile yaşantımıza devam ediyoruz.

Rezervuarda ki sorunun ne kadar zamandır devam ettiğini ben bile unuttum :)

Geçenlerde arkadaşlarımızı yemeğe alacağız.  Yemeği balkonda yemek istiyorlar. Kırıla kırıla sandalye kalmadı balkonda. Nereye oturacaklar ??  Tabiyki gidip yeni bir masa-sandalye takımı alacak halimiz yok. Yatak odasında üzerimizden çıkıp dolaba yerleşmeyen kıyafetleri koyduğumuz iki koltuk var.Hemen onlar devreye girdi. Balkona taşındı ve olay çözüldü. Yeni bir takım almamız önümüzde ki  beş senelik planlar içerisinde görünmüyor.

15 gün önce kıytırık  72 ekran televizyonumuz bozuldu. Hemen yatak odasından 55 ekran tüplü tv girdi devreye. Büyük televizyonun önüne konulan sehpanın üzerinde yerini aldı. Keyifle seyrimize devam ediyoruz. Bozulan tv ne zaman yapılır ??

Salonda stor perdelerimizin mekanizmaları bozulup, açılıp kapanmaz hale geldi. Nasıl olsa önünde tül var, stor olmasa da olur diyip şeffaf yaşama "merhaba" dedik. Dışarıdan bakıldığında evin içi ayna gibi görünüyor. Biz alıştık şeffaf yaşama,eminim dikizdeki komşularımızda alışmışlardır.

Salonda iki adet avize, her birinde sekiz adet lamba var. Şu anda kaç tanesi yanıyor dersiziniz. Sadece iki :))


 EgE doğmadan önce ses sistemi aldık. Emeklemeye başlamasıyla ses sisteminin bozulması bir oldu. Kapağını açıp kapatmaktan alet hakkın rahmetine kavuştu. Şimdi "bozulan ama asla yapılmayan eşyalar müzesinde" yerini aldı.

Diyorum ya bizde örnekler bitmez. Hatta kesin bu postun devamı bile gelir.

Buraya yazdım ki birileri (!) bu yazıyı okur ve harekete geçer diye.

Gün doğmadan neler doğar, kim bilir :))

11 Ekim 2011

Sürpriz





Kargocunun getirdiği paketle heyecanlı bir sabah yaşadık.
Paketin açılmasını beklemek EgE için daha da heyecan vericiydi..






Gülçin ve Eylül kuzundan gelen paket bizi çok ama çok mutlu etti. Çok çok teşekkür ederiz.
Yaşattığınız heyecan ve mutluluğu unutmayacağız :)))